13 Eylül 2011 Salı

ustayiz.com ile Ustasız Kalma Devrine Son!

Şöyle bir kare düşünelim:


Evimizin çerçeveleri eskimiş, yeni avizeler almışız ama kenarda duruyor, mutfağımızda musluğumuz su akıtıyor ve tüm bunların ardından eve sıkı bir temizlik lazım.


Şimdiiiiii! Size yukarıda bahsettiğim bütün işler için çözüm aslında hepsi için ayrı usta bulmaya çalışmak. Heh! İşte bu devir artık kapanıyor!
Artık bu kadar zaman kaybetme devri ustayiz.com'la sona eriyor.


Tek bir tıkla üstelik istediğiniz usta profillerini görüntüleyerek hem de pazarlık yaparak bütün bu işleri dilediğiniz zaman kolayca yapabilirsiniz. Tek yapmanız gereken ustayiz.com'da iş göndere tıklamak!


Gönderdiğiniz işler direkt olarak kategori bazında ustalara e-mail yoluyla iletiliyor ve ustalar hemen sizlere geri dönüp belirttiğiniz iş için teklif vermeye başlıyor. Anlaşmak artık size kalmış...


Şimdilik İstanbul'da odaklanan ve tüm semtlerde hizmet veren uygulamanın lokasyon tabanlı olması yakın gelecekte hem hesaplı, hem kaliteli hem de zamandan tasarruf etmemizi sağlayarak hayatımıza büyük katkı sağlayacağı inancındayım.


Teknolojik günler dilerim,


Cansu

29 Mayıs 2011 Pazar

Turkcell Girişimcilik Günleri

Turkcell, 28-29 Mayıs tarihlerinde Swiss Otel ve Özyeğin Üniversitesi'nde yeni girişimcileri desteklemek amacıyla çok keyifli bir organizasyon gerçekleştirdi. Tüm girişimcilerin, çalışma hayatları sürecinde karşılaşabilecekleri zorlukları ve en doğru yolun hangisi olduğuna karar vermeleri için ekosistemdeki tanınmış ve başarılı isimler ağırlandı. 
İşte etkinlikten bazı notlar :


Çağlar Erol: Fikrin Türkiye'deki para kazanma potansiyeline, girişimcinin heyecanına ve yeteneğine göre yatırım yapıyorum.


Göktekin Dinçerler: NFC yi elektronik ödeme alternatifi olarak görmeli ve ileride ihtiyaç duyulacak servisleri düşünmek gerekiyor.


Numan Numan:Yatırım sonrasında girişimcinin kendisini işe %150 vermesini ve ana hedefine azimle gitmesini beklerim.


Erhan Erkut:Yatırımcıyı para desteği olarak görmeyin, ortağınız olarak görmeli ve tecrübelerinden faydalanmalısınız.


Ali Atıf Bir: Tanımlanmış veya tanımlanmamış ihtiyaçların karşılanmasına pazarlama diyoruz.



Alemşah Öztürk: Pazarlamanın nasıl yapılacağı iş modelinizle ilgili.Sosyal Medya da, kulaktan kulağa pazarlamanın en doğal ortamı.


Luda Kopeikina: Innovation + Relevance = Impact


Luda Kopeikina: Yatırımcı gözüyle inovasyon: How is this unique? Who cares? How can we make money? How good is the team?

19 Mayıs 2011 Perşembe

GENÇLİĞİN ATATÜRK'E CEVABI

Ey Büyük Ata,

Varlığımızın en kutsal temeli olan, Türk İstiklâl ve Cumhuriyetinin sonsuz bekçisiyiz. Bu karar, değişmez irademizin ilk ve son anlatımıdır. İstikbâlde, hiçbir kuvvet bizi yolumuzdan döndürmeyecektir. Bizler, bütün hızımızı senden, ulusal tarihimizden ve ruhumuzdaki sönmez inanç ateşinden alıyoruz. Senin kurduğun güçlü temeller üzerinde attığımız her adım sağlam, yaptığımız her atılım bilinçlidir. En kıymetli emanetimiz olan, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti, varlığımızın esası olarak, eğilmez başların, bükülmez kolların, yenilmez Türk evlatlarının elinde sonsuza dek yaşayacak ve nesillerden nesillere devredilecektir. İstiklâl ve Cumhuriyetimize kastedecek düşmanlar, en modern silahlarla donanmış olarak, en kuvvetli ordularla üzerimize saldırsalar dahi, ulusal birliğimizi ve yenilmez Türk gücünün zerresini bile sarsamayacaktır. Çünkü, bu aziz vatanın toprakları üzerinde yetişen azimli ve inançlı Türk gençliği, dökülen temiz kanların ve Cumhuriyet devrimlerimizin aydın ürünleridir. Vatanın ve milletin selameti için her zorluğa iman dolu göğsümüzü germek, gerçek amacımızı olacaktır.
Ey Türk'ün büyük Ata'sı !
İstiklâl ve Cumhuriyetimizi korumak gerektiği zaman, içinde bulunacağımız durumlar ve şartlar ne olursa olsun, kudret ve cesaretimizi damarlarımızdaki asil kandan alarak, bütün engelleri aşıp her güçlüğü yenmek azmindeyiz.
Türk gençliği olarak özgürlüğün, bağımsızlığın, egemenliğin, cumhuriyet ve devrimlerin yılmaz bekçileriyiz. Her zaman, her yerde ve her durumda Atatürk ilkelerinden ayrılmayacağımıza, çağdaş uygarlığa geçmek için bütün zorlukları yeneceğimize, namus ve şeref sözü verir, kendimizi büyük Türk ulusuna adarız.
Türk Gençliği


27 Ocak 2011 Perşembe

Giden Misin Kalan Mı? Ah O Havalimanları!

O kadar çok duygu vardır ki havalimanı iklimde... Ağlayanlar görürsünüz çevrenizde; bu ya mutluluktandır ya ayrılıktan. Bir telaşlı kesim vardır örneğin; onlar ya uçağı kaçırma riskiyle burun burunadır ya da karşılayacağı kişinin kendisinden erken gelme ihtimaliyle.


Yolculardan "ohh artık kurtuluyorum" ya da  "gitmek istemiyorum" diyenler ve "beni karşılamaya gelmemiş" diye üzünler... El sallayanlar, hiç tanışmadığı bir yolcuyu elindeki A4 ile karşılayanlar, elinde bavuluyla kendisini almaya gelecek olan kişiyi bekleyenler, erken gelip bir caféde uçağı kalkana kadar maç izleyenler... Asker uğurlayanlar, asker karşılayanlar vardır gözleri nemli... Şık giyim kuşamlarıyla hostesler ve pilotlar, polisler, güvenlik görevlileri ve herkes...


O kadar kozmopolittir ki; Arap'ı da ordadır Rizelisi de, Almanı da ordadır Karslısı da, memleketine dönen Türk vardır mesela terliklerle Buenos Aires'den gelmiş kışın Ocak'ında.


Ama asıl "Sevgi" vardır havalimanlarında...
"Dostluk" asılıdır atmosferine...
Buram buram kokar "Vefa"...
"Değer"dir bulunma sebebin eğer kalansan ve
"Özlem"dir karşılayansan...


9 Ocak 2011 Pazar

Seninle Aynı Şeyi Konuşmuyor Olabilir Miyiz?

Ne diyor çok sevgili Vikipedi'miz algı için; psikoloji ve bilişsel bilimlerde duyusal bilginin alınması, yorumlanması, seçilmesi ve düzenlenmesi anlamına gelir. Bir de duyum dediğimiz ayrı bir nokta var bu süreçte. Bu da duyusal bilgiyi aldığımız ama yorumlamadığımız anlamına geliyor. Bu iki kavrama ilişkin klişe örnek ise; "bakmakla görmek arasındaki fark".


Duyularımızı anlamlandırdığımız, yorumladığımız ve neticesinde "algı"ladığımız bazı gerçeklikleri değiştirebilmemiz de bir o kadar zordur. Durumla ilgili okuduğum bir örnek de söylediklerimi doğruluyor. Örnek diyor ki; platonik aşklar. Maşuk, aşık'a ne kadar kötü davransa da, kötü şeyler söyleyip, itip kaksa da bir türlü maşuğa olan aşkını değiştirmiyor. Çünkü aşık, maşukla ilgili algısında kötü hiçbir kavrama yer vermiyor, hatta reddediyor. 


Algılarımızı bence ailemiz başta olmak üzere, çevremiz, aldığımız eğitimler, içinde yetiştiğimiz kültür gibi değişkenler yönetiyor. İçinde bulunduğumuz çevre neleri konuşuyorsa, bizler de ister istemez bu duruma ayak uydurabilmek için bu tip şeyleri duymaya, okumaya ve zamanla ilgi duymaya başlıyoruz. Bu durum tabi çevreden çevreye değişebiliyor. Bir tarafta erkekler arasında sürekli futbol, magazin vs konuşulurken diğer tarafta siyaset, bilim konuşabiliyor. Kızlar arasında bir tarafta ağırlıklı parfüm, oje, chanel konuşulurken diğer tarafta ağırlıklı bilişim, iş vs. konuşabiliyor. Önemli olan bence bu iki farklı kategori bir araya geldiğinde de ortada birkaç malzeme olabilmesi. Herhangi bir sebeple bir araya geldiklerinde ortak noktaya varabilmeleri.. Bu asla ve asla kimseye, kimin ne konuştuğu hakkında yargı hakkı haliyle veremez; fakat her iki taraf da ortak bir meselede gerekli olgunluğu gösterebilmelidir. Durumla ilgili olarak "Olgun başak, başını öne eğer." sözü de çok anlamlı bulduklarımdan. 


Bilirsiniz, "Duyma Eşiği" diye bir kavram vardır ve her canlınınki farklıdır. Bu aralık o canlının duyabileceği maksimum ve minimum frekanslardır. Örneğin; bir kurbağa yanındaki sinek vızıltısını çok rahat duyabilirken yanında patlayan silah sesini duyumsayamaz. 


Farklı şeylerden konuşuyor olma durumunda da bu örneği hatırlıyorum her seferinde. Hepimiz için de belli duyma eşikleri söz konusu. Siz kendi frekansınızda olan kişilerle ilerletebilirken diyaloglarınızı kolaylıkla diğer frekanslar ne söylerseniz söyleyin sizi bir türlü duymazlar, duyamazlar.


"Sen ne söylersen söyle, söylediğin karşıdakinin anladığı kadardır."  Mevlana Celaleddin Rumi