21 Mart 2010 Pazar

Edison'un gölgesinde bir adsız kahraman TESLA

10 Temmuz 1856'da gece yarısı düşen bir yıldırımla doğdu Nikola Tesla. "Nikola fırtınanın oğlu olacak" dedi ebe... Ancak bu kadar uygun düşebilirdi koskoca bir yaşam bir doğum... Elektriğin gizli dehası, çağdaş Prometheus Tesla...


Müthiş bir zeka ve beraberinde getirdiği onca icat... Elektrik üzerine yapılan yüzlerce çalışma... Hepsi göz ardı edildi. Edison'un gerisinde kalan ışığın isimsiz mucidiydi o. Uzun boylu, narin yapılı, her zaman resmi giyinen, ince eleyip sık dokuyan dehaydı. Bir Hırvat rahibin oğluydu Tesla, babası onu rahip olması için zorlamasına rağmen buna karşı çıkarak elinde mühendislik diplomasıyla Amerika'nın yolunu tuttu. Fakat oraya gittiğinde de türlü aldatmacalarla karşılaştı.

Altı dil bilen ve inanılmaz bir hafızaya sahip olan Tesla, müthiş zekasıyla mühendislik yeteneğini birleştirerek ışığın milyonlara ulaşmasını sağladı. Öyle ki günümüzde bir çok araştırmaya esin kaynağı olmasından dolayı " Çağdaş Prometheus" diye adlandırılıyor.

"Bu cihazı değiştirebilirim"


Hırvatistan'ın Similjan Köyü'nde düşen bir yıldırımla aynı anda dünyaya geldi Tesla. Ebe ardından aynen şunları demişti : "Nikola fırtınanın oğlu olacak" Tesla, doğum hikayesine uygun bir şekilde hayatının büyük bir bölümünde elektrikle ilgilendi. Yaşı ilerledikten sonra da bu merakını üniversite sıralarına taşıdı ve Avusturya'da Graz Üniversitesi'nin mühendislik bölümüne girdi. Üniversitede, ilerideki icatlarına esin kaynağı olacak "Gram Dinamosu"yla tanıştı. Bu cihaz manyetik alan içinde sarılı teller yardımıyla motor gibi çalışıyor ve aynı zamanda elektrik akımından doğan hareketle jeneratör görevi de üstleniyordu. Tesla, 22 yaşında hocalarına "Bu cihazı değiştirebilirim" dedi. Dört yıl süren çalışmalarının sonunda isteğini hayata geçirdi ve "alternatif akımla (AC)" döner manyetik alan yaratan dahiyane tasarımını gerçekleştirdi. Artık elinde güçlü bir referans vardı.

Tesla, Edison'un "teknoloji imparatorluğu"nun Avrupa ayağı olan "Continental Edison"da çalışabilmek için Paris'e taşındı. Bu adım yüksek verimli bu yeni "AC indüksiyon motoru"nu sergilemek için çok iyi bir fırsat olabilirdi. Böylelikle hem icatının gücünü ispatlayabilir hem de Edison'un şirketinin Strasbourg'daki imzalayacağı prestijli ışıklandırma anlaşmasını tamamlamasına yardımcı olabilirdi.

Tesla'ya cennetin kapıları açılıyor mu?


Sonunda istediğini elde etti. 1884'te Tesla Edison'dan onlarla çalışması için bir davet aldı. İlk bakışta bu durum Tesla için cennetin kapılarını açmaya eşdeğerdi .Nitekim bu heyecan o kadar uzun sürmeyecekti. Edison pratik bir zekaya ve kuvvetli bir ticari öngörüye sahipti. Tesla'ya göre ise fizik yasaları, yeni keşifler için derinlemesine incelenmeliydi. Edison'un ise böyle araştırmalar için yeterli sabrı yoktu. Bu iki farklı karakterin birlikte çalışması olanaksızdı. Beklenileceği gibi de kısa bir zaman dilimi içerisinde azılı birer düşmana dönüştüler.

Akımlar savaşı başlıyor..


Edison, kendi buluşu olan elektrik ampulü üzerinde odaklanmasını ve onu geliştirmesi için Tesla'ya çok büyük paralar vaat etmişti. Tesla bu teklifi kabul etti. Bunun yanında Edison Tesla'dan ışıklandırma projesinde de faydalanmayı planlıyordu. Tesla da söz verdiği gibi istenilen gelişmeleri yaptı; ama kendisine söz verilen parayı alamadı. Bunun üzerine 1887 yılında Edison'la çalışmak istemediğini belirtti ve işinden ayrıldı. Bu seçim aslında bakılırsa "akımlar savaşı"nın başlangıç noktası olduğunun ipuçlarını veriyordu.

Ardından Tesla " Tesla Elektrik Şirketi" adı altında kendi şirketini kurdu. Tesla'nın dakik atılımı tam da Edison'un doğru akımla yaşadığı sıkıntılı döneme denk geldi. Doğru akım basit; ama kusurluydu. Görece olarak daha düşük voltaj üretiyordu ve tel üzerindeki akım takriben 800 metre sonra gücünü kaybediyordu. Bundan dolayı Edison voltajı 100 volta yükseltmek için her 900 metrede bir güç istasyonu kurmak zorundaydı. Tesla'nın AC buluşu büyük miktarlardaki elektrik kuvvetinin kilometrelerce uzağa taşımasını sağlıyor ve kuvveti aynı seviyede tutuyordu. Bununla birlikte güç kaybı yaşanması da önleniyordu.

Akımlar savaşı devam ediyordu. Edison'un doğru akım üzerine yaptığı yatırımlar hiç de kolay kolay beyaz bayrağı sallamayacağını gösteriyordu, 1888'de rekabet kızıştı. Edison'un bir sanayici düşmanı daha sahnedeydi... George Westinghouse!

İşte tam bu noktada ipler daha da gerildi. O dönemlerde yüksek güç sağlayabilen alternatif akımın sokak hayvanlarının öldürülmesinde kullanılmasının ve bazı eyalet mahkemelerinin idam cezası olarak aynı teknolojiden faydalanılan elektrikli sandalyeyi tercih etmesini Edison koz olarak kullanıyordu. Başlattığı karalama kampanyasında bunları öne sürüyordu. Alternatif akımın her seferinde olumsuz bir gelişme olduğunu vurguluyordu. Westinghouse da bunun altında kalmıyordu. Medyadaki bu olumsuz görüntüyü değiştirmek için bir riske girdi. Tesla'nın alternatif akımını kullanıp yüzlerce madencinin hayatını kurtaracaktı. Colordo'daki "The Gold King" madeni bazı finansal yetersizliklerden dolayı kapanma tehdidi altındaydı. Herkes madenin yakınındaki nehirden hidroelektrik enerjisinin tedariği sağlanırsa madenin kapatılmasının önleneceğini biliyordu. Nehir 3.5 km uzaktaydı ve bu durumda Edison'un teknolojisi yetersizdi.

Westinghouse, alternatif akımla bunun  başarılabileceğini kanıtladı ve 1891 yılında Tesla'nın endüstriyel desteği madene elektrik taşıdı. Westinghouse bu başarıdan sonra başka bir planla Edison'un karşısına çıktı. Chicago'da yapılacak olan Dünya Fuarı'nın ışıklandırma projesini anlaşmasını imzaladı. Tesla, izleyenlerin şaşkın bakışları karşısında vücudundan güvenli bir şekilde geçen alternatif akımla parmaklarının ucundaki ampulleri yaktı. Böylelikle zafer perçinlendi. Edison yenilgiyi kabullendi ve Tesla'nın alternatif akım teknolojisini ele geçirmek için Westinghouse'la el sıkıştı. Eski iki düşman Niagara Şelale'sinin hidroelektrik enerjisinden beraber yararlanmak için birlikte çalışma kararı aldılar.

Talihsizlikler yakasını bırakmıyor!


Tesla hiçbir zaman hak ettiği değerdi göremedi. Şimdi de Westinghouse Tesla'nın teknolojisinden yararlanıyor ve karşılığını vermiyordu. Kendi araştırmaları için yeterli parayı elde edememişti ve bu yüzden elektromanyetizma gücünden yararlanma konusundaki planlarını hayata geçirememişti.

Yaptığı çalışmalar arasında X ışınlarıyla yaptığı deneyler, florasanlı gaz lambası, radyonun keşfinden çok daha önce yaptığı radyo dalgalarıyla ilgili (ABD Yüksek Mahkemesi 1943 yılında radyonun Marconi değil Tesla tarafından keşfedildiğini açıkladı) araştırmalar bulunuyor. Fakat en önemlisi yüksek frekansta elektrik üretilmesini sağlayan "Tesla Bobini" buluşuydu. Yüksek frekanslı alternatif akım " yüzey etkisi" diye adlandırılan özelliği nedeniyle tellerin dış yüzeylerinde yol alıyor ve bundan dolayı Dünya Fuarı'nda vücuduna sardığı tellerden geçen yüksek voltajlı alternatif akım kendisine zarar vermiyordu. Bunun dışında Tesla Bobini radyo ve TV yayınlarının da kapısını araladı. Şaşırtıcı çalışmalarından biri de havada elektrik kuvvetinin iletilmesinin incelenmesi deneyiydi.

Tesla ekonomik sıkıntıları aşabilmiş olsaydı belki da çağın en önemli adamı olabilirdi. Ama talihsizlikler, sıkıntılar, şanssızlıklar onun yakasını hiç bırakmadı. New York Hoteli'nde 5 Ocak 1943 tarihinde, kalp krizi sonucu hayatını kaybetti..

Cansu SAVAŞ
Kardiyograf Dergisi
Temmuz 2007 Sayısı

16 Mart 2010 Salı

Dişiler Vs. Erkekler

“Bir ağustos böceği doğmadan önce toprağın altındaki bir lavrada ortalama olarak 12 yıl bekler.
Evet, tam 12 yıl.
12 yıllık hapislikten sonra dünyaya gelen garibanın ömrü adında yazılıdır: Ağustos.
Yani topu topu bir ay... Şarkı söyleyen yalnızca erkek ağustos böceğidir.   
Çünkü dişi, en güzel şarkıyı söyleyeni kendine eş seçecek ve çiftleşecektir.      
Düşünsenize, 12 yıl toprağın altında bekle, dışarı çık.
Ömrün bir ay...Buldun, buldun... Bulamadın, bir daha yok!!!”
diye anlatıyor Sunay Akın bu farkı Ağustos Böceği hikayesiyle..

Doğada durum böyle..

Peki ya insanlar?

Kadınlar/Dişiler özeldir! Seçicidir.. !
Aynı Ağustos Böcekleri gibi..

Örneğin; toplumumuzda “kız istenmeye” gidilir, kız isterse evlilik gerçekleşir..

Kadınlar/Dişiler yöneticidir!

Örneğin, Kraliçe arılar, işçi arı olacak larvaya göre daha sık ve daha zengin gıda ile özel beslenmesi sonucunda yumurtadan yetişkine toplam 16 günde oluşur. Kraliçe arının her ne kadar temel görevi yumurtlamak olsa da koloninin bütünlüğünü ve kovandaki sistemin işleyişini sağlayan önemli maddeler de salgılar. Kraliçe arı tüm arıların başıdır. (Bkz.wikipedia)

Geçmiş?

Toplumda “yönetim” kavramı ve bununla birlikte işbölümünün oluştuğu döneme bakalım.
İlk işbölümü sırasında kadın yönetici konumunda. Kadın topraktan çömlek yapıyor, çömleğinin içini de sebzelerle dolduruyor.. Çömleğin sahibi kadın! Bu sebeple yönetici de kadındı. İlerleyen zamanlarda ise avcılığın önem kazanması, durumu tersine çevirdiği de doğrudur.

Gelin görün ki bunun da bir sebebi var : Kadın, erkekte fiziksel güç ve kaynak istiyor.Bu açıdan bakacak olursak toplumda anaerkil sistemden ataerkile geçişte yine kadınların seçimi rol oynuyor.

Kaldı ki günümüzde yapılan bir araştırma, aile bütçelerinini % 68’nin kadınlar tarafından idare edildiğini gösteriyor. Bu durum da aslında temelinde durumun ne kadar “hala değişmediğinin” bir kanıtı.

Günümüzde,

Yapılan araştırmalar, erkeklerin birçok anlamda kadınlara göre daha zayıf yaradılışta olduğunu söylüyor. İntihara yatkınlık, kaza ya da kalp krizi sonucu daha kolay ölüm oranları, psikolojik olarak daha çabuk çöküntüye uğruyor olma durumu, hatta kekemelelik ve disleksi..

Erkekler hiç de sanıldığı kadar dayanıklı değiller.

Başka bir biyolojik kanıtı!

Düşükle sonuçlanan gebeliklerin çoğu erkek embriyolarının başına geliyor. Öyle ki, kızlar için bu sayı sadece 100 iken, 130 ila 150 erkek cenin düşüyor ve bunlardan yalnızca 105’i dünyaya gelebiliyor. 20 yaşına gelmiş 100 kıza karşılık 98 erkek var dünyada. 65 yaşlarında ise bu erkeklerden sadece %40’ı hayatta kalabiliyor.

Önemli ama çok önemli başka bir nokta!!! Karşı cinsi tanımıyor muyuz?

Başka bir veri  “Erkekler kadınların sözünü kesmekten çekinmediklerini, bir tartışmadaki “söz kesme” lerin % 96’sının erkeklerden geldiğini söylüyor.” Bununla beraber “ Kadınlar taleplerini doğrudan açıklamayı değil, bir uzlaşma noktası bulunana kadar tartışmayı tercih ettiklerini, Amerikalı dilbilimci Deborah Tannen’nin araştırmalarına göre, erkeklerin bunu tamamen anlaşılmaz bulduğunu ve tahammül edemekleri böyle bir tartışmayı, tamamen tek taraflı bir çözüm bularak noktaladıkları” da bir başka gerçeği doğruluyor.

Toplumsal bazı verilere bakıldığında ise erkeklerin her geçen dönem daha da değiştiğini gözlemleyebiliyoruz. Örneğin çocukların, mevcut baba rolünün üretim tarzındaki değişimden sonra “baba gibi olmak” ideali yerini kendi sosyal çevrelerinde edindikleriyle kendi ideallerini oluşturmaya bıraktığı açık.

Her alanda üstünlük kurma isteği, her şeye hakim olabilme fikri  erkeğin farklı bir bedel ödemesine sebep oluyor.. Sürekli koşuşturma, her alana yayılmış insanlar arası rekabet erkekleri daha ağır etkiliyor. Her şeyi yapabimek, denetlemek, her şeyden sorumlu olmak ve sürekli ispat etmek zournda olmak erkek cinsinin kalitesinin giderek azalmasına sebep oluyor, kendiliğinden ortalama yaşam sürelerinin azalması problemi ortaya çıkıyor. Daha çok çalışıp daha çabuk yoruluyolar. Bir istatistiki veri erkeklerin ortalama ömrünün 71,5 yıl, kadınlarınsa 78 yıl olduğunu söylüyor.

Haydi erkekler!

Daha çok yaşamak istiyorsanız söyleyin en güzel şarkınızı!!

(Bu yazının oluşumunda birçok araştırmadan ve makaleden yararlanılmıştır.)