31 Ekim 2010 Pazar

Patron Patron Ron Ron Ron!

Toplumda her birey kişisel gelişimini bulunduğu ortama ve kendisine yapılan muameleye göre şekillendirir. Bu sebeple rol modeller günümüzde çok daha fazla önem kazanmıştır. Fakat bu durumla önemli bir risk açığa çıkar.


Risk, bireyin yanlış kişileri model alması ya da bunu bilinçsizce benimsemesi, kendisiyle özdeşleştirmesindedir.
En çok dikkatimi çeken ise patron şirketleri çalışanları!
Bu kişiler birlikte çalıştığı bireylerle belli bir süre çalıştıktan sonra sosyal hayatlarında ve hatta daha sonraki iş ortamlarında da onlar gibi hareket etmeye başlarlar. Ya yukarıda bahsettiğim gibi bilinçli olarak onlar gibi olabilmek içindir bu, ya da istemeden onlar gibi olmaya başlamalarındandır. 

Tek adam şirketlerinde tüm yetki bir elde toplandığından patronun hemen altındaki kişiler, örneğin iş bölümü gibi kavramlara uzaktırlar. Bu kişiler işte veya iş dışında yetki toplamayı sevmeye başlarlar. Çünkü gördükleri örnek onlara emreden tek kişiden oluşur. Kendi istediklerini, konuşup uzlaşmak yerine dayatmayla yapmaya çalışırlar. Bu şekilde istediklerini alamayınca da şikayet evresine geçerler. Çünkü "ÇÖZÜM" denilen hayati kavrama çoooook uzaktırlar. Şikayet olgusu bu tip kişilerde sık görülen bir rahatsızlık gibidir. Olgunlaşmamış iş disiplinleri onları ne yazık ki istediklerinin gerçekleşmesi için durumu başkaları aracılığıyla çözme yöntemine iter.

Şikayet evet çok rahatsız edicidir ; ama illa bardağın dolu tarafını da  görmek istiyorsak işte size bir örnek :  İş yerinde  yaptığınız iş ile ilgili kendinize güvendiğiniz sürece (ki en önemli noktası budur) bu tip durumlar sizin için problem ya da tehdit teşkil etmemelidir. Çünkü bu durum sizi olumsuz bir hava içerisinde de olsa yöneticilerinizle yüz yüze getirir. Üstlerinizle bu durumu tüm ayrıntısıyla konuşmanıza, işinizi ne kadar doğru yaptığınızı direk olarak sizden duymalarına vesile olur. Eğer hatasızsanız çok şanslısınız! 
Artık belki sizi hiç fark etmeyen üstleriniz sizi görüp selam vermeye ve saygılarını size hissettirmeye başlarlar.
Beraberinde de iş ortamında yöneticilerinizin size verdiği değeri gören iş arkadaşlarınız, buna paralel olarak yaptığınız işe olan saygılarını size hissettirmeye başlayabilirler. 


Siz siz olun sizi şikayet eden, başarılarınızı gölgelemeye çalışan kişilere karşı asla çizginizi bozmayın. Kısa vadede kazanım sağlayabileceğinin yanılgısı içerisinde olan bu kişilere yaptıkları her zaman uzun vadede çok şey kaybettirmiştir. Başımıza ne gelirse gelsin olumsuzu olumluya dönüştürebilmek her zaman bizim elimizdedir. 

(Gözlem)

28 Ekim 2010 Perşembe

Atam İzindeyiz!


Ey Büyük Ata,

Varlığımızın en kutsal temeli olan, Türk İstiklâl ve Cumhuriyetinin sonsuz bekçisiyiz. Bu karar, değişmez irademizin ilk ve son anlatımıdır. İstikbâlde, hiçbir kuvvet bizi yolumuzdan döndürmeyecektir. Bizler, bütün hızımızı senden, ulusal tarihimizden ve ruhumuzdaki sönmez inanç ateşinden alıyoruz. Senin kurduğun güçlü temeller üzerinde attığımız her adım sağlam, yaptığımız her atılım bilinçlidir. En kıymetli emanetimiz olan, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti, varlığımızın esası olarak, eğilmez başların, bükülmez kolların, yenilmez Türk evlatlarının elinde sonsuza dek yaşayacak ve nesillerden nesillere devredilecektir. İstiklâl ve Cumhuriyetimize kastedecek düşmanlar, en modern silahlarla donanmış olarak, en kuvvetli ordularla üzerimize saldırsalar dahi, ulusal birliğimizi ve yenilmez Türk gücünün zerresini bile sarsamayacaktır. Çünkü, bu aziz vatanın toprakları üzerinde yetişen azimli ve inançlı Türk gençliği, dökülen temiz kanların ve Cumhuriyet devrimlerimizin aydın ürünleridir. Vatanın ve milletin selameti için her zorluğa iman dolu göğsümüzü germek, gerçek amacımızı olacaktır.

Ey Türk'ün büyük Ata'sı !

İstiklâl ve Cumhuriyetimizi korumak gerektiği zaman, içinde bulunacağımız durumlar ve şartlar ne olursa olsun, kudret ve cesaretimizi damarlarımızdaki asil kandan alarak, bütün engelleri aşıp her güçlüğü yenmek azmindeyiz.

Türk gençliği olarak özgürlüğün, bağımsızlığın, egemenliğin, cumhuriyet ve devrimlerin yılmaz bekçileriyiz. Her zaman, her yerde ve her durumda Atatürk ilkelerinden ayrılmayacağımıza, çağdaş uygarlığa geçmek için bütün zorlukları yeneceğimize, namus ve şeref sözü verir, kendimizi büyük Türk ulusuna adarız.

Türk Gençliği


24 Ekim 2010 Pazar

My Role Model

Bir rivayete göre her pazartesi sabahı saat 10 civarı Facebook'un kurucusu Mark Zuckerberg'e bir e-mail geliyor.
"Geliyor musun?" Zuckerberg de cevap verirmiş " Yoldayım." Birkaç dakika sonra da Mark Zuckerberg şirketin yönetim binasından girermiş. Karşılaştığı kişilerle selamlaşıp rol modelimle buluşmak için toplantı odasına doğru ilerlermiş. 

Rol modelimle Zuckerberg'in toplantısı özel ve kapalı olarak 1 saat kadar sürüyormuş. Bu toplantının aynısından bir tane daha bir de cuma akşamları kapılar kapanmadan olurmuş. Bu toplantılarda ürünleri, hizmetleri, stratejiyi, personeli ... tartışırlarmış. Facebook'la ilgili her türlü kararın çıktığı özel toplantılarmış bu toplantılar.

Peki kim bu Zuckerberg'den sonraki Facebook'un ikinci gücü?

O, internet ve bilişim sektöründeki en güçlü yöneticilerden biri. Bu sektörde tanınan bir isim. Yöneticilikteki kabiliyeti ve keskin zekası ile tanınıyor. Her pazartesi ve cuma aksatmadan yapılan toplantılar Facebook'un ayakta kalabilmesini ve hatta gün geçtikçe daha da güçlenebilmesinin temelini oluşturuyor. Bu açıdan da bakıldığında O'nun, Mark Zuckerberg'in en yakın dostlarından biri olduğu da söyleniyor.

Rol modelimin Facebook hayatı nasıl başlamış?

O'nun Facebook'a 2 yıl önce girmesinden bu yana şirket tüm iş hayatının en büyük ve beklenmedik sıçramalarını yapmış.O'nun Facebook ekibine dahil olduğundan beri geçirdiği dönemi iş arkadaşları ve sektör " hiper-gelişme" olarak tanımlıyor. Rol modelim yönetime geçtiğinden itibaren firmadaki çalışan sayısı 6 kat artarak 1800 kişi oldu ve beraberinde de Facebook kullancı sayısı da 7 katına çıkarak yarım milyara ulaştı. Wedbush Securities'in öngörüsüne göre Facebook bu seneyi 1.6 milyar dolarla kapatması bekleniyor.

O'nun bu kadar başarılı olmasının tek sebebi üstün zekası ve kişisel kabiliyetleri değil ayrıca başarılı geçmişi, eski iş deneyimleri olduğu söyleniyor. Daha önce Google'da üst düzey yöneticilik yaptığından dünyanın en büyük firma ve reklam verenleri ile çok iyi ilişkiler kurmuş ve bunları da başarıyla Facebook'a taşımış bulunuyor.

Facebook'a kattıklarının sadece maddiyat olmadığı da söyleniyor. İstikrar ve düzen konusunda önemli katkıları olan rol modelimin gelişi ile firma yetişmiş çalışanların ayrılmasından mağdur olan firma O'nun gelişi ile istikrara ulaşmış.

Mühendislik departmanından sorumlu olan Başkan Yardımcısı Mike Schroepfer bu başarının sırrının O'nun ve Mark'ın çok iyi anlaşmalarına bağlıyor. "O" iş geliştirme, uluslar arası alanda büyüme, büyük reklam verenlerle ilişkiler kurma, halkla ilişkiler gibi konularla ilgilenirken Zuckerberg'in hiç de sevmediği bu yüklerden kurtulup kendini en sevdiği işe "internet ve yazılım" a verebiliyor.

Mark Zuckerberg'in artık bir parçası haline gelen bu yıldız yönetici sektörde alışılmışın aksine bir erkek değil bir kadın ve adı da Sheryl Sandberg. Sandberg ve Zuckerberg, Silikon Vadisinin en acayip çiftini oluşturuyorlar: Mark 26 yaşında içine kapanık, asosyal, dahi bir mühendisken, Sheryl 41 yaşında dışa dönük, cana yakın, sosyal, toplum ve medya önünde olmaktan kaçmayan güçlü bir iş kadını.



Kendisi 1991 yılında Harvard'a giriyor. Ekonomi bölümünü birincilikle bitirdikten sonra Dünya Bankası'nda çalışıyor. Ardından Harvard'a tekrar dönüp MBA yapıyor. Bitirdikten sonra McKinsey&Company'de çalışmaya başlıyor. Google'da çalıştıktan sonra da Facebook'un ilk COO ( Chief Operating Officer) görevine getiriliyor.


Bu dostlukla harmanlanmış iş birlikteliği belli ki şirketteki diğer yöneticilerin söylediği gibi mükemmel bir uyum ve ortaklık üretmiş ve Facebook'un gücüne her geçen güç katıyor. 


(Derleme)



20 Ekim 2010 Çarşamba

İltifat Sanatı

İletişimin olmazsa olmazıdır iltifat.
Çünkü insanlara değer verdiğinizi ve onları fark ettiğinizi gösterebildiğiniz kolay yollardan biridir.

Biz de doğamız gereği değer verilmeyi çok severiz.
Toplum içinde takdir görmek, övülmek hoşumuza gider.
Hepimiz kendimizden bahsedilsin isteriz çoğu zaman.
Hatta o kadar önemlidir ki bir an olsun diğer insanları bir anda önemsiz yapabilir.
Siz de dikkat edin; herhangi bir kişiyle çok mühim bir konuyu konuşuyor olsanız bile
sizden uzakta bir yerde adınızı duyduğunuzda o diyaloğa tekrar konsantre olmanız güçtür.
Bu da "tüm şartlarda öncelikle kendimizi düşündüğümüz gerçeğinin bizim doğamızda oluşu"na işaret eden ufak bir kanıttır.



Peki her insan aynı oranda mı kendini düşünür?
Bence hayır. Genlerimizde kişilik özelliklerimiz yazılmış olmasına rağmen bir toplumda yaşıyor olmamızın gereği onları bir nebze törpüleyebiliriz. Psikoloji bilimi böyle der yani. Tabi bu oranı kişinin kendi yeteneği belirler. Ama ne olursa olsun hepimiz önce kendimizi düşünürüz. Bu sebepledir ki  gururumuzun okşanması kim tarafından olursa olsun bizim için çok değerlidir. Tek bir güzel söz tüm buzları tek seferde eritebilme gücüne sahiptir.

İltifat ederken sadece dış görünüşü ile değil, o kişinin kişilik özellikleri hakkında da güzel şeyler paylaşabiliriz. Hem kendisine bunu söyleyebiliriz, hem de topluluk önünde onun başarılarını dile getirebiliriz.

İltifat edebilmek bir sanattır çünkü!
İltifat edebilmek bir yandan da iltifat eden kişinin özgüvenini gösterir.
Bu yüzden iltifat bir sanat; hatta bir erdemdir belki de.
Bazılarımızın ağzından bir türlü dökülemez güzel sözler, takdir edemezler öyle ya da böyle.
Bunun sebebi ya o kişiye değer verdiklerini göstermekten kaçınmalarıdır ya da toplum içinde o kişinin dikkatleri kendi üzerine çekmelerini istememeleridir. Nedense pozitif bir etki yaratmak istemezler.

Bazılarımızda ise bu kültür gelişememiştir.
Yani insanların gururlarını okşamayı bilmezler ya da buna ihtiyaç duymazlar.
Bunun güzel bir iletişim aracı ve frekans yakalayıcı bir hareket olduğu bilgisi yoktur onlarda.

En kötüsü ise!
Bazılarımızın bunu gerçeğe dayandırmadan yapmalarıdır.
Bu tip örneklere de genellikle çalışma ortamlarında ve ast-üst ilişkisinin olduğu yerlerde rastlanır.



İltifat alan da topu nazikçe göğsünde yumuşatabilmelidir.
Mütevazılığı koruyabilmek de bu aşadamada büyük önem taşır.
Koltuklar kabarır ama yapılması gereken onu göstermemeyi becerebilmektir.
Bu da iltifat alanın yeteneği ile doğrudan ilişkilidir.

Siz siz olun iltifat edin!
Bunu yaptıkça göreceksiniz ki siz de kendinizi iyi ve olgun hissediyorsunuz.
O kişide yarattığınız pozitif etki size de yansıyor, sizi de mutlu ediyor.
İltifat almak iltifat edebilmek kadar önemlidir bu sebeple.

16 Ekim 2010 Cumartesi

Bir Fincan Kahvenin Kırk Yıl Hatrı Varmış!

Artık her sokakta her semtte, her şehirde rahatlıkla bulabileceğimiz kahve zinciri Starbucks, kahveseverleri kahve hakkında bilinçlendirmek için güzel bir one-to-one marketing örneğini hayata geçirmiş bulunuyor.


Starbucks kahve sohbetlerini  3 aşamada düzenliyor. Kahvenin ağaçta başlayan ve bardağımıza gelene kadar olan tüm hikayesini bize anlatıyorlar. Nerelerde yetiştiği, Türkiye'de neden yetişemediği detaylı olarak aktarılıyor. Değişik kahve tadım tekniklerini de orada öğrenebiliyorsunuz. Örneğin; kahvenin aromasını hissedebilmek için höpürtederek içmeniz gerektiği gibi.



Öğrendiğim şeylerden bazıları :
  • Bir kahve ağacından yaklaşık iki paket kahve çıkıyormuş.
  • Kahvenin doğal aromasının farkına varabilmek için Amerika kahvelerinin yanında karamelli ya da kakaolu, Afrika kahvelerinin yanında turunçgilli ya da meyveli, Güneydoğu Asya kahvelerinin yanında ise sebzeli ya da baharatlı yiyecekler tercih etmeliymişiz.
  • Kahvenin ilk yudumunu hüpürdeterek içmek ayıp değil, gurme bir hareketmiş.
  • Türk Kahvesi, sadece bir hazırlama ve pişirme yönteminin adıymış. Kahve Türkiye topraklarında iklim gereği yetişemiyormuş.Kahve, gerçekten Yemen'den geliyormuş.
  • Starbucks'larda sigara yasağından önce de içeride sigara içilmemesinin nedeni, kahvenin tadının ve aromasının bozulmamasını sağlamakmış.
Bu sohbetler ücretsiz. Siz de birkaç kişi toplanıp bir Strabucks'a gidip seminer talep edebilirsiniz ve istediğiniz saatte bir kahve uzmanı size tüm bunları interaktif bir şekile anlatabilir.